BLOG
TÜRKİYE'NİN OLMAZSA OLMAZI: ENDÜSTRİ 4.0
06 Haziran

TÜRKİYE'NİN OLMAZSA OLMAZI: ENDÜSTRİ 4.0

Tarihe dönüp baktığımızda teknik alanda gelişme sağlayan ülkelerin diğer ülkelere kısa zaman içinde nasıl fark attıklarını görüyoruz. Günümüz dünyasında ülkeler arası uçurumun da en büyük nedeninin teknolojik alanda sağladıkları başarı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Hızla gelişerek kabuk değiştiren ve kendini bir adım öte götüren teknoloji, kendisine yön verenleri şimdiden diğer rakiplerine oranla çok ilerilere taşımış durumda.
 
Son zamanlarda ülkemizde belli kısımlar dışında çok tartışılmasa da tam bir Endüstri 4.0 rüzgarı esiyor. Dev şirketler pazarda ayakta kalabilmek ve rekabet gücünü koruyabilmek adına Endüstri 4.0'a yatırım yapıyor. Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde dönüşümünü tamamlayanlar ise çoktan avantajlarını yaşamaya başladı bile.
 
Burada Endüstri 4.0'ı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Ancak şunu belirtmeden geçmemek gerek ki; hızın her şey olduğu, herkesin zamana karşı yarıştığı günümüz dünyasında dijitalleşen dünyanın sanayisi Endüstri 4.0 şirketlere ihtiyaç duydukları hızı fazlasıyla sağlıyor. Birbiri ile konuşan cihazlar konuşmalarını iki insandan çok daha hızlı tamamlıyor ve tartışmaya mahal vermeyecek şekilde neticeye ulaşıyor. Bu ise iş hayatının ve üretimin önümüzdeki yıllarda tamamen dijitalleşeceğinin kanıtı. Bugün insan eli ile yapılan birçok işin bilgisayarlara veya bu iş için geliştirilmiş cihazlara emanet edilmesine çok az kaldı. Örnek vermek gerekirse şimdiden reklamları dönmeye başlayan ve alt belleğimizde yerini alan kendi kendini kullanan arabalar. Bu araçlar hem belli bir rotada kalmak için devamlı trafiği düzenleyen ana bilgisayarla iletişim halinde kalmak, hem etrafındaki engel ve tehlikeleri fark etmek için algılayıcılarını kontrol etmek, hem de çevredeki diğer akıllı arabalarla veya benzer cihazlarla sürekli olarak iletişim içinde kalmak zorunda. Bu yüzden de standardize edilmiş, hızlı bir iletişim platformuna sahip olmaları gerekiyor. Bu da Endüstri 4.0'ın sadece ürün geliştirmeye ve ürün lojistiğine değil, hayatın tam göbeğine talip olduğunun da ispatı.
 
Endüstri 4.0 deyince aklımıza ilk gelen ülke elbette hem ismin hem de markanın sahibi Almanya. Almanya yalnızca bu yeni sanayi devriminin öncüsü değil, Almanya kökenli şirketlerin de kendini geliştirmesi ve uluslararası pazarda söz sahibi olması konusunda büyük destekçisi. Alman devi Siemens de kendi geliştirdiği sistemler ve ürünlerle dikkatleri üzerine çeken önemli şirketlerden.
Peki Türkiye olarak biz Endüstri 4.0'ın ne kadar önemini kavramış durumdayız? Bu sorunun en iyi cevabını veren kişi Siemens Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ali Rıza Ersoy. Ersoy verdiği bir röportajda bu soruyu şu şekilde yanıtlıyor: “Tabi ki henüz hazır değiliz. Şu anda kavramsal tartışmalar bazındayız ve yolun çok başındayız. Ama gecikmiş değiliz. 2. ve 3.’yü kaçırdık. Ama eminim bunu kaçırmayacağız. Şu anda Türkiye’nin 2 ile 3 arasında olduğunu söyleyebilirim. İyi başladık, kesinlikle kaçırmayacağız.”
 
Ersoy'un da dediği gibi tarihteki endüstri devrimlerini kaçırarak yarışta geri sıralarda kalan Türkiye henüz ara aşamada bir yerlerde kendine yer bulmaya çalışıyor. Endüstri 3'e tam olarak geçemediği için 4'e adım atmakta da belli sıkıntılar yaşayacağı muhakkak. Bu yüzden çok çalışması ve elini çabuk tutması gerekiyor. Çünkü gelişmiş ülkelerin önemli yatırımlar yapmaya başladığı Endüstri 4.0'ı da ıskalarsak, uzun bir süre daha çok emek isteyen, az kazandıran ve doğada büyük tahribatlara yol açan üretime devam etmek zorunda kalacağız. Teknoloji satın alarak ürettiği emek yoğun ürünleri ucuza satmak zorunda kalan “Gelişmekte Olan Ülkeler” sınıfında yer almayı sürdürerek hızla kendini yenileyen ve süratine sürat katan dünyada git gide hantallaşacak ve rekabetten uzaklaşacağız.
 
Endüstri 4.0 kavramının ilk kez ortaya atıldığı Hannover Makine Fuarı'nın bu yılki partner ülkesi ise Almanların Endüstri 4.0’daki en büyük rakibi ABD oldu. Birçok dünya liderinin katıldığı fuarın açılışını da ABD Başkanı Barack Obama ve Alman Şansölyesi Angela Merkel beraber yaptı. Türkiye de katılımcı 137 ülke arasında yer aldı. Ancak ülkemizden katılım diğer gelişmiş ülkelere oranla düşük seviyede kaldı. Bu da aslında ülkemizin gelişmişliği anlamındaki en önemli konunun ne toplumun ne de yöneticilerinin gündeminde önemli bir yer tutmadığını gösteriyor.
 
Ülkemizdeki sanayi ve teknolojinin başındaki isim Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada ise Türkiye'nin bu devrime adapte olabilmesi için gereken altyapı çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. Türkiye'nin bu devrime, Ar-Ge ve inovasyonla hazırlanması gerektiğini ifade eden Işık, Endüstri 4.0 kavramında da diğer teknolojik alanlarda olduğunu gibi, düşük becerili insan gücünün önemi azalırken, çok yüksek becerili, yüksek nitelik gerektiren insan gücüne talep arttığını belirtti. Türkiye'nin şu anda en fazla öncelik vermesi gereken konunun nitelikli insan gücü olduğunu, bu kapsamda TÜBİTAK olarak TEYDEB çağrılarına çıktıklarını anlatan Işık, neler yaptıkları ile ilgili ise şu açıklamalarda bulundu:
"Geçen yıl, ölçüm sonucunda otomatik raporlama ve gerçek zamanlı üretim projesiyle iyileştirme sağlayan yazılım ve donanımların geliştirilmesini hedefleyen 'Gerçek Zamanlı Ölçüm Sistemleri' programına 37 başvuru geldi ve değerlendirme süreci başladı. 'Sektörel Robotik Uygulamalar-İnşaat ve Madencilik Sektörü' programına 6, 'Endüstriyel Robotlar' çağrısına ise 16 başvuru alındı ve değerlendirme süreci başladı.”
 
Endüstri 4.0 için 5 yeni çağrıya daha çıkacaklarının müjdesini de veren Işık, Türkiye olarak Endüstri 4.0 üzerine çalıştıklarını aktardı.
 
Başta da belirttiğim gibi ülkemizin gelişmiş ülkeler arasında yerini almasının en önemli yolu Endüstri 4.0'a ayak uydurmasından geçiyor. Her ne kadar Bakan Fikri Işık, Endüstri 4.0 üzerine bakanlık olarak çalıştıklarını vurgulasa da çağı ve teknolojiyi ne kadar yakaladığımız önümüzdeki bir kaç yıl içinde belli olacaktır. Ayrıca teknolojiye ayak uydurmak ve çağı yakalamak sadece bakanlığın çabalarıyla gerçekleştirilebilecek kadar kolay bir olgu değil. Ülkemizde küçük ya da büyük çaplı üretim yapan tüm kurumların kendini geliştirerek adaptasyonunu sağlaması ve toplumun bilinçlendirilerek kamuoyu yaratılması gerekiyor. Umarım ki ülkemizin günlük sorunlarına boğularak bu treni de kaçırmayız.
SenemKılıç

1978 Denizli doğumluyum. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sayısal Yöntemler Yüksek Lisansı Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Ana bilim dalında "X,Y Kuşağının İstihdam Politikaları" üzerine doktora eğitimi tez aşamasında devam etmekteyim...

Bana Ulaşın