BLOG
İş Dünyası için Sürdürülebilirlik Neden Önemli?
27 Ekim

İş Dünyası için Sürdürülebilirlik Neden Önemli?

“Sürdürülebilirlik alanında uzmanlaşmayı ve bunu rekabet avantajına dönüştürmeyi başaran şirketler; geleceğin marka liderleri ve pazarında rekabet yaratan oyuncular  olarak karşımıza çıkacaklardır”

Sürdürülebilirlik; “günümüzün gerçeklerini dikkate alarak gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir model sunmak” olarak karşımızda duruyor

İşletmeler açısından bakıldığında şirket çıkarlarının toplumsal çıkarlar ile çatışmadığı, sadece ekonomik açıdan büyümenin değil sosyal ve çevre konularının da şirket konularına dahil edildiği bir yönetim anlayışıdır.

Bugün sadece kendi sektöründe değil yönetim şekli tüm sektör oyuncuları tarafından takip edilen mercek altına alınan işletmeler ekonomik olarak büyürken topluma sağladığı katma değer de birlikte büyür. Sosyal konuları gündemine alan ve ekonomik faaliyetlerini ilgili olduğu sosyal konulara ya da katkı sağlayabileceği farklı toplumsal konulara dokunduran şirketler tüketici algısında tercih edilen marka, bulunduğu topluma hizmet eden bir üretici ve tüketicilerin kendini yakın hissettikleri yerel bir olgu haline gelir. Tüketicinin sadık davrandığı tüm işletmeler ekonomik sürdürülebilirliğini sağlamış olur.

Şirketleri ve iş yapış şekillerini köklü bir şekilde etkileyecek olan sürdürülebilirlik uygulamaları şirketlere ve  sektörlere göre farklılık gösteriyor. Mevcut durumun net olarak anlaşılması, risk ve fırsatların doğru bir şekilde  teşhis edilmesi için büyük önem taşıyor. Gerek teknolojik gerek siyasal, ekonomik, sosyal tüm gelişmeler şirketlerin iş yapış şekillerinde değişiklik meydana getirebilir. Bu değişimi hızlı ve doğru biçimde tüketicisine yansıtan işletmeler yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi rekabet yaratan unsur olur. Bu gelişmeleri takip etmeyen şirketlerin varlığını sürdürebilmesi bu senaryoda mümkün gözükmüyor.

Şirketlerin toplumdaki rolü ve sorumlulukları

Eski dünya düzeni şeklinde tanımlayabileceğim yakın geçmişte, şirketlerin temel amacının kar elde etmek, temel sorumluluğunun ise sadece şirket ortaklarına karşı olduğu düşüncesi hakimdi. Yeni düzen ise şirketlerin kar elde etme amacının, toplumsal çıkarlar ile paralel olabileceği bir “kazan-kazan” ilişkisini tanımlıyor. Yani, artık şirketlerin sadece şirket ortaklarına karşı değil, toplumsal ortaklarına karşı da bir sorumluluğu var. Şu da bir gerçek ki; günümüzün global bilgi dünyasında şirketlerin, içinde bulundukları toplumdan bağımsız ve aykırı durması düşünülemez. Kaldı ki işletmenin tanımında şirket sermayedarlarına ekonomik kazanç sağlarken içinde bulunduğu topluma da fayda sağlıyor olması esası vardır.

Riskler ve fırsatlar

Doğal olarak bu yeni dönemde sürdürülebilirlik, şirketler için birçok risk ve fırsatı da beraberinde getiriyor. Ancak bu risk ve fırsatları iyi belirleyerek, operasyonlarını, ürün ve hizmetlerini buna göre yeniden düzenleyen şirketler, gelecekte rakiplerine göre rekabet avantajı yaratacaklardır. Örnek vermek gerekirse; farklı coğrafyalarda farklı tedarikçileri ile hizmet sunan bir işletmeyseniz tedarik zinciri içerisinde yer alan bir üreticinizinetik dışı bir faaliyet yapması ana hizmeti sunan  şirketler için risk oluştururken, öte yandan iklim değişikliği, tüketim alışkanlıklarındaki değişim gibi etkenler şirketler için fırsatlar barındırmaktadır. Bu ve benzeri konulara dikkat eden şirketlerin rakiplerine göre hızlı bir büyüme göstermesi doğaldır.

Bunu sağlamak elbette kolay değil! Şirketlerin sürdürülebilirlik konu olduğunda ortaya çıkan risk ve fırsatları değerlendirebilmesi için, her şeyden önce toplumsal paydaşlarını iyi tanıması ve ekonomik konuların yanı sıra sosyal ve çevresel konuların da şirkete ve paydaşlarına etkilerini ölçmesi gerekiyor. Bu noktada, bütüncül bir yaklaşım sergilemenin önemi büyüktür.

Bütüncül yaklaşımı destekleyen çeşitli faktörler karşımıza çıkmaktadır. Bu faktörler aynı zamanda sürdürülebilirliği yönlendiren etmenlerdir.

Bütün işletmeler yürüttükleri faaliyetlerini yerel ya da küresel düzeyde geçerli olan yasalara göre yapar.

İşletmeler için belki de yasal uygunluktan çok daha önemli bir noktada konumlandırdıkları kamuoyu güveni yürütülen faaliyetlere toplumun rıza gösterdiği ve benimsediği sonucunu içerir. Kamuoyu güveni almayan şirketler tüketicisinden tepki alır ve markaları zarar görür, sonuç olarak büyüme riske girer.

“Müşteri Talepleri” de önemli bir yönlendirici unsurdur. Günümüz bilgi çağında toplumsal bilincin yükselmesi ile birlikte, daha çevreci araç ya da daha az yağlı besinler gibi tüketicinin değişen ihtiyaçları da şirketleri sorumlu ürün ve hizmet üretmeye zorlamaktadır.

Sürdürülebilirliği yönlendiren son faktör ise “Yatırımcı Talepleri”dir. Bu noktada sorumlu davranan şirketlerin gün geçtikçe finansmana erişimi daha kolaylaşmaktadır. Örneğin; global sürdürülebilirlik endeksine dahil olan şirketlerin daha fazla yatırım çekmesi gibi.  

Sürdürülebilirlik göstergeleri

Sürdürülebilirlik stratejisi, temel olarak ekonomik, çevresel ve sosyal olmak üzere 3 ana gösterge üzerinden oluşturulur ve uygulanır.

Bu başlıklar altında yer alan, finansal göstergeler, risk yönetimi, İş etiği kuralları, yolsuzluk, atıklar, doğal kaynak kullanımı, İnsan kaynakları yönetimi, toplumsal katkı ve insan hakları gibi alt göstergeler, şirketler tarafından paydaşları göz önünde bulundurularak belirlenmelidir.

Sürdürülebilir bir gelecek kavramının ülkemizde benimsenmesi ve bu doğrultudaki uygulamaların hayata geçirilmesi yönündeki çalışmalar arttırılarak devam ettirilmelidir. Ancak sürdürülebilirliğin sadece birkaç büyük şirketin değil bütün iş dünyasının ortak meselesi olduğu bilinmelidir.  Bu nedenle, büyük sanayi işletmelerinin sürdürülebilir üretim projelerinin tabana, KOBİ’lere yaygınlaştırılması gerekiyor. Bunun yolu da kamu-üniversite-özel sektör iş birliğinde bugünkünden çok daha fazla yol almamızdan geçiyor.

Son olarak ;

“İyi yapılandırılmış bir iç denetim işletme süreçlerinin sürdürülebilirliğinin teminatıdır”.

Buradan hareketle sürdürülebilirlik politikalarının iyi belirlenmesi ve hayata başarılı geçirilmesi yeni bir çabayı da beraberinde getirir Bu çalışmaların sürekli iyileşme sağlayarak devam etmesidir. iyi bir iç denetim sürecinin hem firmanın yönetim ve uygulama performansının hem de finansal ve operasyonel risklerinin denetimini içermesi gerektiği söylenebilir. Bu nedenle iç denetim aynı zamanda firma faaliyetlerinin başarılı bir şekilde sürdürülebilmesinde firmanın elinde bulunan son derece önemli bir araçtır. Önemli olan bu aracın gerektiği gibi ve etkin bir şekilde kullanılarak sonuçların firma faaliyetlerine yansıtılabilmesidir.



Senem Kılıç

Bilgisayar Mühendisi, İşletme Yönetim Danışmanı

SenemKılıç

1978 Denizli doğumluyum. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sayısal Yöntemler Yüksek Lisansı Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Ana bilim dalında "X,Y Kuşağının İstihdam Politikaları" üzerine doktora eğitimi tez aşamasında devam etmekteyim...

Bana Ulaşın