BLOG
Ögretmenlere ögretmenler gününde..
24 Kasım

Ögretmenlere ögretmenler gününde..

“Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz  millet namını almak istidadını keşfetmemiştir. “ Mustafa Kemal Atatürk

 

Yaşama iki sevgi bağıyla geldik. Sonrası mı? Ne öğretildiyse öyle geçti.

Gerek iş gerekse özel seyahat amacıyla gittiğim çok çeşitli ülkelerde hep insanların neyi nasıl öğrendiğini anlamaya çabaladım çünkü bir topluluğun davranış bütünlüğü aldığı eğitimle direk bağlıydı. Ve gördüm ki millet olmak demek aynı yöne bakabilmekse, millet olmak demek tek uğurda kaybedebilmekse,  bir bütün olup yekpare düşünebilmekse, tek varlık için vazgeçebilmekse bu birliği sağlayan birlik düşüncesi ancak eğitimden gelmekteydi.

Kısıtlı imkanlarıyla insan yetiştirebilmeyi kendilerine amaç edinmiş iki öğretmen anne babanın çocuğuyum.  Yıllarını insan yetiştirmeye adamış ellerinin değdiği her insanı emanet olarak görmüş ve doğru olduğuna inandığı bilgiyi ilme götürecek felsefeyle açıklamaya çalışmış bir anne baba.

Öğretmenlik mesleğinin çeşitli sebeplerle  cazibesini yitirdiği zamanlarda herkesin mühendis, doktor, avukat olmaya yönlendirildiği bir dönemin mühendislerinden biriyim. Öğretmenlik bizim için atada kalan bir meslekti biz geleceğe götürecek yolda eğitimin önemini yaşayarak anlayacak özel eğitilmişlerdendik belki de.

Zamanla gördüm ve anladım ki insan küçük yaşta rol model olarak aldığı kişi/ler nasılsa öyle yaşam sürme hevesinde oluyor. İşte o kişiler ailelerimizden belki de daha çok bağlandığımız öğretmenlerimizdi.

Yıllar sonra ünivesitede hocalık yapmaya başladığımda her dokunduğum genç insanın yaşama daha bilinçle yöneleceği bir boşluğu doldurma çabamın ve sonucu alındığında bana dokunmuş doğru yaşamların hazzını hiçbir başarıda alamadım.

Ve atadan kalma, öğretmenlerimden kalma, ustalarımdan kalma gördüklerimi genç arkadaşlarıma bugünün anlam ve önemine uygun aktarmak istedim.

Gördüm ki;

Tüm insanlar dürüst ve adil olmayabilir fakat o topluluklardan kahramanlar ve liderler çıkabilir. Son ana kadar o kahramanı o lideri aramaktan vazgeçme. Bir kahraman kötü giden bir serüveni sonlandıracak cesarette bir lider de bir topluluğu aydınlığa götürecek öngörüdedir.

Gördüm ki;

Her ne kadar iyi olsak da dost da düşman da içimizde. Önemli olanın içimizdeki iyilikten her ne olursa olsun vazgeçilmemesinde. Bencilce kazanılmış bir dostluğa fedakarca kaybedilmiş bir hakkı değişmemekte.

Gördüm ki;

Gelişmişlik kazanç şeklinde. Kolayca bulunan bir zenginlik yerine çabayla kazanılmış alın terinde. Kazanmanın kolay olduğu kadar harcamanın edebiyle, şekliyle, sağladığı anlam bütünlüğüyle yakışık aldığı bir yaşam biçiminde.

Gördüm ki;

Kaybetmek de kazanmak kadar mutlu edebilmeli insanı. Yeniden yaşama tutunmaya hak duymalı. Hata yapmanın  hile yapmaktan daha onurlu olduğunu kendi fikirlerine önce inanması gerektiğini öğrenmeli insan. Sürekli öğrenmeli sürekli gelişmeli. Öyle değil midir ki gelişmiş medeniyetler sürekli kuramları ve teorileriye diğererini yönledirir. Keşfedilen her bilgi defalarca mağlubiyetin meyvesidir. Herkes yanlış söylese de cesaretle fikrini söyleyebilmeli.

Gördüm ki;

Millet olmak bütün olmak demek. Bütün olmak insanı sevmek demek. İnsanı sevmek yaşamı sevmek demek. Gökyüzüdeki kuşların, yeşil yamaçlardaki çiçeklerin, güneşin doğduğu karlı dağların anlamı var. Her gün yaşadıklarımızın birbirimiz için anlamı var. Her birimiz o anlam içinde bir parçayız. Bizi biz yapan her değer yaşadığımız her an bizimle birlikte. Anladım ki milleti yok etmek için sevgiyi yok etmek gerek.

Gördüm ki;

Farklılıklar fark yaratır. Farklı olan anlamla birleşirse gücü doğurur. O zaman herkes birbirine takılmış bir yöne giderken, kitlelerden ayrı durabilecek güçmüş asıl güce gebe olan. Bu güç bugün milletleri diğerlerine efendi yapan.

 

Anladım ki;

Bilgi özü anlaşılmayınca bir yük, felsefesi aşılandığında bir güçmüş. Kapılar ardından kapılar açan bir anahtar. Yine anladım ki tüketmek sadece ihtiyaçtanmış ama kullanmak bir felsefenin doğurduğu bilinçli bir durummuş. Tüketilen her ürünün kölesi kullanılan her durumun efendisi olurmuşuz. Bugün ekonomiler diğerlerini tüketmek üzere var edermiş.



Anladım ki;

Tüm insanları dinlemek iyi bir lidere yakışanmış ve farklı düşünmeye cesaretlendirmek güçlü bir liderlikmiş... Güçlü liderlik hem bilgi hem de ilimle mümkünmüş.

Ve yaşadım ki;

Gelecek için en önemli şey derin bir inançmış. Önce kendine sonra da insanlığa. Bu inanç küçük yaşlarda yürümeye cesaretlendirildiğimizde, ilk heceyi söktüğümüzde, ilk karnemizde pekiyilerde, ilk sınavımızda, ilk hayalkırıklığımızda, ilk aşkımızda, ilk evden ayrılışımızda, ilk kazancımızda ve yaşama bağlayan bütün ilklerdeymiş. Bu inanç sona varmak değil yolda olmak arzusu demekmiş. Her yalpaladığında özüne dönebilme çabası demekmiş. Bu inanç kendin gelişirken bilginle başkalarını da geliştirmekten geçermiş. Paylaştıkça çoğalan bilgi, ilim ve zenginlik demekmiş. Ahilik kültürümüzden gelen yaşat ki yaşayasın anlayışındaymış. Şeyh Edebali’nin, Hz. Mevlana’nın, Pir Sultan Abdal’ın ve nicelerinin öğrenirken yaşamayı yaşarken de öğretmeyi düstur edindiği bir ahlak içindeymiş.

 

Yaşamım boyunca her ne yaparsam enerjim, bilgim, aklımla birlikte cesaret, fayda sağlamak ve samimiyetle, bağlanarak yapmak noktasında beni cesaretlendiren anne ve babama….

 

Bütün öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun. Biliyoruz ki gelecek ancak sizlerin inançla dokunduğunuz zihinlerde yeşerecek, şekillenecek ve var olacak.

 

En derin saygılarımla.
SenemKılıç

1978 Denizli doğumluyum. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sayısal Yöntemler Yüksek Lisansı Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Ana bilim dalında "X,Y Kuşağının İstihdam Politikaları" üzerine doktora eğitimi tez aşamasında devam etmekteyim...

Bana Ulaşın