BLOG
ENDÜSTRİ 4.0'IN DİLİ VE BÜYÜK ZAFERİ
02 Ağustos

ENDÜSTRİ 4.0'IN DİLİ VE BÜYÜK ZAFERİ


Dünya değişiyor ve her birimiz bir yerinden yakalayarak bu değişimin bir parçası olmak için uğraşıyoruz. Değişimin karşısında duranlarsa yıkıcı gücün etkisinden kurtulamıyor. Değişen bireyler ve toplumlarla kültürleri ve kaçınılmaz olarak dilleri de değişime uğrayarak varlıklarını sürdürüyor. Bu yazımda Endüstri 4.0 ile birlikte dilimizde yaşanan ve yaşanması olası değişimlere değiniyorum.
Kullandığımız dile baktığımızda birçok yabancı dilden kelime alarak dilimize kattığımıza tanık oluruz. İç içe yaşadığımız kültürlerin yanı sıra, kitleler halinde çok da fazla diyalog kurmadığımız toplumların dillerinden de çok sayıda kelimenin sanki kendi dilimizin bir ögesi gibi günlük hayatımıza girdiğini görürüz. Özellikle de sanayi devrimlerinin başlamasıyla sanayide öncü rol oynayan ve yaptığı icatlarla dünyanın gidişine yön veren toplumların diğer diller üstündeki etkileri daha yoğun bir şekilde ön plana çıkar. Gelişmiş ülkeler diğerlerine sadece ürün değil aynı zamanda dil ve kültür de ihraç eden baskın bir karaktere bürünürler.
Sanayi devrimlerini ıskalayan ve geride kalan toplumlar ise daha edilgen bir yapıya doğru her geçen gün daha fazla itilirler. En sonunda ise insanların kendi ülkelerindeki dillerini ne kadar güzek konuştuklarının hiçbir değeri kalmazken, çat pat geçerli bir yabancı dil bilmek bile hayati önem kazanır. Sanayi devrimlerini ıskalayan ve dünya bilim tarihine katkı yapmayı pek de başaramayan bir toplum olarak biz de ister istemez dilimizin diğer dillerin hegemonyasına girmesine razı olduk. Aslına bakarsanız bunu dar bir kesim dışında pek de umursayanımız çıkmadı. Kendimizin icat etmediği ithal buluşlar hayatımıza girdikçe isimlendirmeye çalıştık ve kiminde başarılı olurken kiminde de gülünç durumlarla karşılaştık. Fakat dijitalleşen dünyanın en son devrimi Endüstri 4.0 karşımıza şimdi bambaşka bir tablo çıkardı: Diller ötesi teknoloji. Yazılım dilinin kendini keşfeden insanlığa karşı müthiş zaferi ve hediyesi.
‘’Biraz iddialı olmadı mı?’’ diye sorabilirsiniz. O zaman şu şekilde açıklayalım: Yurt dışına ilk çıktığımızda, bir çoğumuzun içini bir endişe kaplar. Özellikle de İngilizce bilmeyenler için. Konuştuğumuz dilin sınırları dışına çıkmışızdır artık. Derdimizi anlatamayacak ve herhangi bir işimiz aksi gittiğinde kendi başımıza halledemeyeceğizdir. Tamamen başkalarına bağımlı durumdayızdır. Ancak ana dilimiz dışında herhangi bir dil bilmesek bile teknoloji sayesinde karşımızdakilerle anlaşabiliyorsak, dünyanın bir ucunda hastalandığımızda karşımıza çıkan doktora anlattıklarımız arada herhangi bir insan olmadan tercüme ediliyor ve onun anlattıkları da bizim dilimize çevriliyorsa, üstelik bunlar bilim kurgu filmlerindeki gibi kafamıza bir çip yerleştirmeye bile gerek kalmadan gerçekleşiyorsa, o zaman bu anlattıklarımız da hiç uzak değil. Elbette çip de güzel bir çözüm olurdu.
Peki tüm bunlar nasıl olacak?
Nesnelerin internetini duymuşsunuzdur. Endüstri 4.0 ile birlikte hayatımıza giren ve hızla tüm alanlara yayılan internet sistemi. Artık akıllı makineler sayesinde internete buzdolabınızdan bile ulaşmak mümkün. Oturduğunuz restorandaki bir garsonla ya da gittiğiniz bir bardaki garsonla birebir diyaloğa girmenize gerek yok. Siz ona istediğinizi söylediğiniz anda o da bir başka dile çevirerek karşı taraftakinin makinesine rahatlıkla yollayabilir. Spontane durumlarda iş biraz daha komplike görünse de onun da bir çözümü var. Hızlı tercüme servisi veren çok sayıda şirket ya da kişi, bir tuşla anında diyaloğunuza müdahil olacak ya da geliştirilen herhangi bir program size simultane çeviri yapacak. Dilllerin getirdiği sınırlar, daha doğrusu dil bilmemenin getirdiği sınırlar, geliştirilen yazılımlar ve programlarla bir bir yıkılacak ve Endüstri 4.0'la başlayan endüstri devrimi dünyayı tek bir dilin altında birleştirecek. Uzaktan çeviri sistemleri farklı dilden ve farklı mekanlardan binlerce kişinin sanal ortamlarda katıldığı toplantıların yapılmasını olanaklı kılacak. Bilgi bu şekilde daha hızla yayılacağı gibi, çok daha geniş katılımlı birebir paylaşılma imkanı da bulacak.
Bu gelişmeler yaşanırken, alıştığımız günümüz dijital programlarında da köklü değişiklikler olacak ve birçoğu da yerini yenilerine devretmek zorunda kalacak. Alışılagelmiş depolama programları zaten çoktan yerlerini buluta devretmeye başladı bile. Kendi dilinizde oluşturduğunuz bir metni en az çeviri hatasıyla, çoğu zaman da sıfır hatayla tüm dünyaya servis etme ve kendinizi anlatma, yeni çıkan bir kitabı ya da Amerika'da yayınlanan bir mimarlık dergisini kendi dilinizde yayınlanmış gibi anında okuma ya da istediğiniz stand-up şovu kendi dilinizde canlı izleyebilme şansınız doğacak.
Tüm bunları yapabiliyorken herhangi bir yabancı dil öğrenmeye neden gerek kalacak ki o zaman?
Tüm bunları yapabiliyor olsak da teknolojiyi üreten kültürlerin dili, kendilerini dayatmasalar bile dünya üstünde egemenliklerini devam ettirecektir. Teknolojiyi araya koymadan birebir o dilleri anlayabilmek ve konuşabilmek her zaman bir prestij ve toplumda yükselme aracı olmaya devam edecektir. Bundan dolayı her ne kadar teknoloji tüm dillere kendi dilinin egemenliğini ispatlasa da, teknoloji dilinin altındaki dillerde bir güç savaşı sürmeye devam edecektir.
SenemKılıç

1978 Denizli doğumluyum. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sayısal Yöntemler Yüksek Lisansı Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Ana bilim dalında "X,Y Kuşağının İstihdam Politikaları" üzerine doktora eğitimi tez aşamasında devam etmekteyim...

Bana Ulaşın