BLOG
GİRİŞİMCİLİK
14 Temmuz

GİRİŞİMCİLİK


Türk Dil Kurumu’nun açıklaması ile girişimci olma durumu. Ekşi sözlük yazarlarından “adrenokortikotropin” adlı kullanıcının açıklaması ile de girişimcilik, karşımıza çıkan fırsatlardan yararlanma ya da yeni fırsatlar yaratabilmek amacıyla üretimin girdilerini örgütleme yeteneğimiz ve risk alma özelliklerimizdir. Yani halk diliyle “Haydi bismillah!!!” diyerek bir işin ucundan kendi iradenle, kendi adına tutmak anlamına da gelir. Ancak girişimciliği tanımlamak bu kadar basit olmamalı. Girişimciliği ve girişimcileri diğerlerinden ayırmak için kavramı biraz daha açalım ve konuya açıklık getirelim. 

Girişimcilik denildiğinde aklımıza ilk gelen kavramlar: 
Girişimciliği açıklarken belli başlı kavramlar ön plana çıkar. Aşağıda sıralayacağımız kavramlar ön plana çıkan en temel sözcüklerdir. 
Başlatma/bulma/yaratma 
Yeni işletme 
Yenilik/yeni ürünler/yeni pazar 
Fırsatların peşinde koşma 
Risk alma/risk yönetimi/belirsizlik 
Kar arzusu/kişisel fayda 
Üretim yolları ve kaynaklar 
Yönetim 
Değer yaratma 
Değişim yaratma 
Büyüme arzusu 
Girişim 
Sahiplik 
Sorumluluk/Yetki 
Strateji oluşturma 

Girişimcilik kavramı nereden geliyor? 
Girişimcilik kavramı Türkçe’ye Fransızca"entrepreneur" kelimesinden gelmekte ve “bir şey yapmak” anlamı içermektedir. Ortaçağ döneminde aktif iş dünyasında bulunan kişi anlamında kullanılmaya başlanmıştır. 
İrlanda asıllı Fransız iktisatçı Richard Cantillon kavramı ekonomik teoride ilk kez yazılı bir eserde kullanarak literatüre sokan kişidir. Ancak Cantillon’un yazdığı “Essai sur la nature de commerce en general” Türkçeleştirilmiş haliyle “Genel Olarak Ticaretin Doğası Üzerine Deneme” adlı eser ölümünden 21 yıl sonra 1755 senesinde yayınlanmış ve Cantillon literatüre yeni bir kavram kazandırmanın mutluluğunu yaşayamamıştır. 
Girişimcilik kavramını günümüzdeki anlamına benzer ilk kullanan ise yine bir Fransız olan Jean Baptiste Say’dır. Sigorta memuru ve gazeteci olarak çalışan Say; para, işletmecilik, denetim, karar alma gibi girişimcilik-idarecilik işlevlerini birbirinden ayırmakla kalmamış, girişimciliğin kazancı olan karın, üretimin iyi ya da kötü şanslarının peşinen kabul edilerek ortaya çıktığı savını ileri sürmüştür. 1826 yılında başlayıp 24 yıl boyunca 1850 yılına dek kaleme aldığı “Von Thünen İn DerIsolierte Stad” adlı eseri girişimciliğin niteliklerini öne çıkarması bakımından önemlidir. 
Bu eserin ardından klasik üretim faktörleri sayılan emek, sermaye ve doğal kaynakların yanına girişimcilik de dâhil edilmiştir. Böylece girişimcilik 4’üncü ana üretim faktörü sayılarak diğer üretim faktörlerinin yanında yerini almıştır. Son olarak Joseph Schumpeter yirminci yüzyılın başında, günümüzde ileri sürülen girişimcilik kavramına ilham ve yol veren çalışmalara imza atmış, günümüzdeki girişimcilik kavramı tam olarak oluşmuştur. Bunlara ilaveten günümüzde girişimcilik kavramı daha çok risk alma, yenilikleri yakalama, fırsatları değerlendirme ve tüm 
 
bunların hayata geçirilme süreci olarak anlamlandırılmaya başlanmıştır. Sonuç olarak girişimcilik, yeni düşüncelere ve yeniliklere açık ve gelecekte olabilecek değişimleri ön görebilecek kapasitedeki kişilerin vizyonuyla şekillenen ekonomik atılımdır. 

Girişimci kimdir? 
Yağan milyonlarca kar tanesinden bir tekinin bile bir diğerine benzemediğini biliriz. Her yaprak yeryüzündeki diğer milyarlarca yapraktan farklıdır. İnsanlar da doğadaki tüm canlılar ve bitkiler gibi her ne kadar birbirine benzese de diğer tüm insanlardan farklıdır. Herkesin bazı nitelikleri, güçlü veya zayıf özellikleri vardır. Kişinin içinde yaşadığı yakın çevre koşullarından kendisine yansıyan olumlu ve olumsuz yanları da insanları zamanla şekillendirerek diğerlerinden biraz daha farklılaşmasına ya da diğerlerine benzemesine neden olur. Ama girişimcileri girişimci olmayanlardan ayıran çok önemli bir yetenek vardır ve bu da girişimcilerin toplumda sivrilmesini ve öncü olmasını sağlar. Bu özellik çevrede oluşan fırsat ve tehditleri görebilmek yeteneğidir. Bu nedenle girişimcilik, bir fırsatı değerlendirmek için mevcut kaynakların –fikrin, paranın, zamanın veya emeğin– bir araya getirilip, yeni bir değer yaratması olarak tanımlanır. Girişimciler, yaratıcılık ve yenilikçilik özellikleri ile tehditlerden bile değerlendirilebilecek fırsatlar olarak yararlanırlar. 
Girişimcilik, belli oranda kişinin kendi taşıdığı bir özellik olarak ortaya çıkar. Ama yaşanan kültür ortamı ile çok yakından ilgisi bulunur. Girişimcilik kültürünün oluştuğu toplumlarda bu özellik, yazıyla veya sözle kuşaklar arasında taşınır. Girişimciliği ile öne çıkmış bazı yerleşimlerin arka planında bu mantık oldukça önemlidir. Bu açıklama ışığında, girişimciliğin olmazsa olmazı özünde farklı bir bakış açısı getirmesi ve aleyhte durumları lehe çevirebilme yeteneğidir de diyebiliriz. Girişimci bu bakış açısı ile risk alan ve yeniliğin kapısını aralayandır. Girişimci, fırsatları takip eder ve onları bulduğunda riski alarak amacını gerçekleştirmeye çalışır. Bu bağlamda girişimci, gelecekle ilgili elinde sınırlı bilgi bulunmasına rağmen, yaratıcılığını kullanarak ve cesurca davranarak; iktisadi kaynakları beklenmedik, sıra dışı ve şaşırtıcı yönlere sürüklemek suretiyle iktisadi yenilenmenin önündeki engelleri yıkar. Girişimcinin yaratıcılık özelliği vurgulanmasına rağmen, günümüzde girişimci denince akla hala iş sahipleri, özellikle de yeni şirket kuran kişiler gelmekte. Bu anlayış, sadece halk arasında değil, akademik çalışmalarda ve hatta hazırlanan ekonomik politikalarda da kendini göstermektedir. 
İşin özü, her işletme açan, her sermaye sahibi ve kendi işinin patronu girişimci değildir. Babasından mahalle dükkânını devralan bir gencin girişimci olabilmesi için dükkânını risk alarak yeniliklere açması, büyütmesi ve farklı ürünlerle ve daha yenilikçi bir yönetim anlayışıyla müşterilerinin karşısına çıkması gerekmektedir. Aksi takdirde var olanı sürdüren sıradan bir mahalle bakkalı olarak iş hayatına devam etmek ve yaratıcı yıkıcı fikirler karşısında gün geçtikçe küçülerek sonunda kepenk kapatmak zorunda kalması kaçınılmazdır. 
Basit bir örnekleme ile gidecek olursak, bir iş hanına çay ocağı açan ve geçimini sağlamaya çalışan bir kişi girişimci değilken, kentin gelişeceği ve büyüyeceği bölgeyi tahmin ederek ya da kent kültürünün evrildiğini ve Türk kentlilerinin daha Avrupai bir yaşam tarzını tercih ettiğini gözlemleyerek doğru noktada bir kahve evi açan ve bunu markalaştırmayı başaran kişi girişimcidir. Çay ocağında işletmecinin girişimci sınıfına girebilmesi için handaki müşterilerine çay ve Türk kahvesi dışında farklı ürünler de sunarak bir yeniliğe gitmesi ve zaman içinde yaptığı yeniliklerle diğer hanlardaki müşterileri de kendine çekebilmesi gerekir. 

Girişimcinin özellikleri 
Girişimcilerde bulunması gereken özellikleri; teknik beceriler, yönetim becerileri ve kişisel girişim becerileri olmak üzere üç ayrı grupta toplayabiliriz. Teknik becerilerin, mutlaka iletişim konusunu içermesi gerekir. İletişim konusunda, içe kapalı bir kişi veya kuruluşun başarılı olma ihtimali, iletişim üstüne kurulan ticarette başarılı olabilme ihtimali mümkün değildir. Teknik beceriler arasında örgütleme, liderlik ve izleme ile raporlama özellikleri bulunur. Girişimcilerin özelliklerini maddelere ayıracak olursak aşağıda 7 madde altında sıralayabiliriz: 
Organizasyon becerisine sahip olması 
 Bir organizasyonu oluşturan yapı taşları bilgisayarlar, araçlar, binalar ya da tesisler veya koyulan kurallarla getirilen yönetmelikler değildir. Elbette saydığımız tüm bu unsurlar organizasyon yapısı içinde belli görevler üstlenir ancak organizasyonu oluşturan temel unsurlar insanlar ve insanlar tarafından yerine getirilen görevler bütünüdür. Bir girişimci hedefe giden yolda görevleri belirleyen ve onların yerine getirilmesini diğer insanlarla doğru şekilde sağlamasını bilir. 
Atıl kaynakları değerlendirmesi 
 Girişimci kimsenin işe yaramaz dediği kaynakları değer haline getirmeyi başarabilendir. Girişimci için ulaşabildiği ve kullanma imkânı bulunan her kaynak pozitif değere dönüşebilme olasılığı barındırır. Bu da etrafındaki diğer insanlardan farklılaşarak kaynak bakımından bir adım öne çıkmasını sağlar 
Risk alması 
 Girişimcileri tanımlarken en çok yanılgıya düşülen nokta budur. Toplum için risk tam anlamıyla bir kumardır. Ancak bir girişimci için risk, olasılıkların değerlendirilmesi ustalığıdır. Girişimci girişimde bulanacağı zamanı, uygulama şeklini ve pazardaki olasılıkları hesaplar. En sonunda ise gelebilecek kar ile oluşabilecek zarar çerçevesinde risk alır. Risk sonucu belirsiz bir kumar değil, aksine ince ayrıntılarıyla hesaplanmış bir yeniliğin başlangıcına adım atmaktır. 
Fırsatları görebilmesi ve değerlendirebilmesi 
 Girişimcilerin en önemli özelliği fırsatları önceden görerek değerlendirmesidir diyebiliriz. Bir girişimci oluşacak pazarı önceden hisseder ve atılımlarını bu doğrultuda planlar. Pazardaki boşlukları iyi değerlendirir ve boşluğu doldurur. Bir talep daha oluşmadan arz edeceği ürünün fizibilitesini yapma yolunda adım atar 
Dinamik olması 
 Girişimci hızla akan zamana aynı hızda ayak uydurabilen, zaman içinde hızından kaybetmeyen kişidir. Fikir dünyasını ve iş kültürünü zamanın gereklerine göre dinamik şekilde yenilemeyi bilir. Çağının gerisinde kalarak atıl konuma düşmez 
Değer yaratması 
 Girişimci hem sosyal hem de ekonomik anlamda ortaya bir değer koyar. Ürettiği fikir ve ürünle ekonomik ve sosyal gelişimin önünü açar ve müşteri memnuniyetinin yanı sıra ekonomik kalkınma sağlar. Çift taraflı değer üretmeyen girişimcilik uzun ömürlü olmayacaktır. 
Oyunun kurallarını baştan yazması 
 Girişimci müdahil olduğu alanda yeni fikirler ve farklı bakış açıları geliştirir. Oyunun içinde bulunan diğer katılımcıların kendisini takip ederek ayak uydurmasını sağlar ve oyunun belirleyicisi olur. 
Yukarıda yazdıklarımızın ışığında girişimciliği dört maddede özetleyelim:  
Girişimci bir fırsatı değerlendirmek için mevcut kaynakları, fikri, parayı, zamanı ve emeği bir araya getirerek, yeni bir değer yaratan kişidir.  
Girişimcilik, belli oranda kişinin kendi taşıdığı bir özellik olarak ortaya çıkar ve girişimciler, yaratıcılık ve yenilikçilik özellikleri ile tehditlerden bile değerlendirilebilecek fırsatlar olarak yararlanmayı bilirler. 
Girişimcinin de herkes gibi gelecekle ilgili elinde sınırlı bilgi  bulunur ancak girişimci geleceği öngörmeyi bilir. Yaratıcılığını kullanarak ve cesurca davranarak; iktisadi kaynakları beklenmedik, sıra dışı ve şaşırtıcı yönlere sürüklemek suretiyle iktisadi yenilenmenin önündeki engelleri yıkar.  
İyi bir girişimci birçok özelliği bünyesinde barındırır. Bunların en önemlileri yukarıda da belirttiğimiz gibi yaratıcılık, oyunun kurallarını baştan yazması, gelecekle ilgili doğru tahminlerde bulunabilmesi, dinamik olması ve cesaretidir. Ancak bu cesaret kör bir cesaret değil, analizlerle ve pazar araştırmalarıyla desteklenen ayakları yere sağlam basan bir cesarettir.  
Girişimci ile ilgili olarak yapılan tanımlarda ayrıca dört temel unsura dikkat çekilmektedir. Bu unsurlar ise şunlardır: 
Yaratım süreci: Yatırıma konu olan ürünün ya da hizmetin geliştirildiği kitle için bir değer ifade etmesi gerekmektedir. 
Çaba harcanması: Yeni bir ürünün/hizmetin ortaya konulması amacıyla belirli bir zaman ve çabanın harcanmasıdır. 
Risk: Girişimcinin risk alması, alabilmesi için bazı şartların oluşması gerekir. Bu şartların bir kısmı iş fikriyle doğrudan alakalıyken, bir kısmı da yapılacak girişimin zamanlaması, planlaması, uygulanması, toplumda yer edinmesi gibi farklı faktörlere bağlı. Girişimci faaliyette bulunduğu alanda belirli riskleri üstlenmek durumundadır. 
Getiri: Girişimci olmanın sağlayacağı ödüllerdir. Buradaki en önemli ödül değer yaratmaktır. Kar yaratılan değerin ardından gelir. Girişimci düşünce, bir fırsatı değerlendirmek, bir iş fikrini tanımlamak, gerekli kaynakları bulmak, daha sonra bir girişimi faaliyete geçirmek ve sonuçlarını almak için gerekli olan tüm süreçleri yerine getirmek olarak tanımlanabilir. 

Girişimcilik neden önemli? 
Ekonomik girişimciliğin ne önemi var ki, diye sorabilirsiniz. Girişimcilik olmadan da insanoğlu varlığını devam ettirebilir de diyebilirsiniz. Avcı toplayıcı toplumların yaşadığı tarih öncesi çağlar için bunu dememiz hiç de yanlış olmaz çünkü o dönemde ne ekonomi ne de çizilmiş sınırlar vardı. Ancak insanoğlu avcı-toplayıcılıktan tarım toplumuna geçtiği günden bu yana belirli sınırlar içinde aidiyet duyduğu toplumlar arasında yaşıyor. Nasıl toplumları oluştukları bireylerin refah düzeyine göre sınıflandırıyorsak, bireyleri de ait oldukları toplumlara göre kategorize ederiz. Biz istesek de istemesek de durum bu. Bu noktadan hareket ederek şu şekilde açıklayabiliriz: 
Dünya toplumların egemenliklerini birbirlerine dayattıkları bir mücadele alanıdır. Güçlü olanlar güçsüz olanları yönlendirir ve yönetir. Güçlü olmanın yolu ise ekonomik kalkınmadan geçer. Ekonomisi güçlü olmayan bir ülke üretemez ve bağımlı hale gelir. Bu durum toplumlar bazından bireylere indiğimizde de benzerlik gösterir. Ama biz toplumun genelinin oluşturduğu ülke bazında açıklayarak devam edelim. 
Bir ülkenin ekonomik olarak kalkınması için gerekli temel yapı taşları vardır. Bu yapı taşlarının arasında emek, sermaye, toprak gibi üretim için gerekli faktörleri sıralarız. Temelleri sağlam bir ekonomik kalkınma için bu üç faktörün de yeterince mevcut bulunması mecburidir. Ancak bu üç faktörün yanı sıra olmazsa olmaz bir yapı taşı daha vardır ki, onsuz bu üç faktörün kalkınmada faydası minimum seviyeye düşer. O faktör de girişimcilik ruhu ve girişimcilerdir. Girişimciler bu üç faktörü bir araya getirerek ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişmeye yönelik yenilikçi fikirlerle yeni iş imkânları yaratır. Emeği bir araya getirerek kanalize etmek, sermayeyi bulmak ve toprağı işlemek de günümüz ekonomi dünyasında girişimcilerin görevidir. Ülkenizde toprağınız yoksa toprağı olan ülkelere devasa firmalarınızı taşıyabilir ve elde ettiğiniz karı kendi ülkenize döndürebilirsiniz. Emek üretecek kesiminiz yoksa transfer eder işinizin devam etmesini sağlarsınız, sermayeniz yoksa kendinize bir yatırımcı bulabilir ya da kredilendirmelerle maddi zorlukları aşabilirsiniz ancak girişimcileriniz yoksa bu saydıklarımızın hiçbirini yapamazsınız. 
Bu çok önemli ayrıntıyı kavrayan ülkeler, girişimcileri desteklemiş, her bakımdan girişimciliği teşvik etmeye çalışmış ve hala da çalışmaktadır. Yenilikçi teknolojik fikirler, genç girişimcilerin kurdukları ve kısa sürede dünya devi olmayı başarabilmiş milyar dolarlık küresel şirketler, markalaşmış cin fikirler işte bu girişimcilerini destekleyen ve onlara büyük imkânlar sunan ülkelerden çıkmaktadır. Girişimcilerine destek veren ülkelerin gelişmiş batılı ülkeler olması ise hiç de rastlantısal değildir. 
Şimdi aklınıza batılı gelişmiş ülkeler bunu başarıyorken biz neden başaramıyoruz gibi bir soru gelebilir. Aslında bu soru, yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar sorunsalına çok benzemekte. Şu şekilde izah edelim: Dünya girişimcilik platformu (Global Entrepreneurship Monitor - GEM) tarafından 32 ülke arasında yapılan araştırmada yüksek girişimcilik faaliyetleri ile yüksek ekonomik gelişme arasında anlamlı ve kuvvetli bir ilişki ortaya konulmuştur. Bir diğer ifade ile sürekli gelişme sağlayan, ekonomik durumunu gelişmekte olan ülke statüsünden, gelişmiş ülke statüsüne geçirmiş ülkeler girişimciliğe önem vermiş ülkelerdir. Bireylerini girişimciliğe teşvik eden, yaratıcı eğitimi destekleyen ve bireylerinin bu doğrultuda önünü açarak ufuklarını geliştirmesini sağlayan ülkelerdir. Maalesef bu özellikleri de gelişmiş batılı ülkeler bünyesinde barındırmaktadır. 
Küreselleşmenin arttığı ve beraberinde uluslararası pazarda rekabetin yoğunlaştığı ekonomi ortamında, dünyanın birçok ülkesinde ekonomik sorunlar baş göstermekte. İşsizlik uzun bir aranın ardından ilk defa gelişmiş batılı ülkeleri etkilemekte. Özellikle İspanya, Portekiz ve İtalya gibi Batı Akdeniz bölgesinde genç işsizlik yüzde 20'li rakamlarla ifade ediliyor. Aynı rakamlar ülkemiz için de geçerli dememiz yanlış olmayacaktır. Girişimciliğin istihdam sorununa bir çözüm olabileceği noktasında, özellikle Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalar, Avrupa ülkelerinde yaratılan istihdamda girişimciliğin büyük katkısının olduğunu ortaya koyuyor. Diğer yandan ABD’de yapılan nüfus sayımlarına göre, sadece 1965-1985 dönemi aralığında nüfusun 129 milyondan 180 milyona çıktığını ve bu dönemde çalışan sayısının da 71 milyondan 106 milyona yükseldiğini gösteriyor. Doyması gereken fazladan 50 milyon insan ve istihdama giren ek 35 milyon çalışan. Bu 20 yıl içinde yaratılan 35 milyon kişilik istihdam artışının 24 milyonu, 1974-1985 yılları arasında yaratılan yeni işlerden, farklı bir ifade ile yeni girişimlerden kaynaklanmakta. Ayrıca diğer ülkelerde yapılan ulusal tabanlı araştırmalarda da girişimciliği destekleyen ülkelerin, işsizlikle mücadelede önemli yol kat ettiği rapor edilmiştir. 
Günümüzde yaratıcı ve yenilikçi özelliğe sahip kişilerin, daha başarılı girişim örnekleri oluşturduğu iyi gözleniyor ve biliniyor. Başarı öyküleri, bu türden örneklerle dolu. Son bir nokta olarak; sağlam bir geleceğe bakış gücüne sahip olmanın da önemini iyi kavramak gerektiğini unutmamalı. Özetle; çıkaracağımız ders şudur: Toplumun birincil değer üretim kaynağı, girişimcilerdir. Onların önünü olabildiğince açmak ve ufkunu aydınlatmak gerekir
 
SenemKılıç

1978 Denizli doğumluyum. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sayısal Yöntemler Yüksek Lisansı Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Ana bilim dalında "X,Y Kuşağının İstihdam Politikaları" üzerine doktora eğitimi tez aşamasında devam etmekteyim...

Bana Ulaşın